Yalnızlık ve halleri

Gülüzar Özev

16 Haziran 2021
Yalnızlık ve halleri

Yalnızlık kimine göre aman çok iyi, kimine göre aman bıktım halleri. Çok iyi diyen de var yalnızlık için, çok kötü diyen de. Cenneti kimilerinin,  kimlerinse cehennemi. Yani bilmeyen yok, yalnızlığın ne olduğunu. Bilmekle kalmıyor üstelik yaşıyor herkes yalnızlığı. Hani derler ya bazı mezarlık girişlerinde ; “her canlı ölümü tadacaktır”. Onun yerine şunu desek uyar mı sevgili okuyucular; “her canlı yalnızlığı tatmıştır.”

YALNIZLIĞI OLUMLAYAN GÖRÜŞLER

Artur Schopenhauer şöyle bir değerlendirmede bulunur: “ İnsan sadece yalnız olabildiği sürece , bütünüyle kendisi olur: Demek ki, yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez; çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür.”*

Can sıkıntısı yalnızlığın kardeşi gibidir. Ancak kişinin aldığı eğitim ve kültüre göre, yalnız kalmak keyifli bir hal alabilir. Hatta özgürleşebilir bile. Schopenhauer'in (ismi ne zor okunuyor değil mi?) dediği gibi,  “ Boş zaman, tam da Aristo’nun dediği gibi cahillerin can sıkıntısıdır. Sıradan insanlar sadece zamanı geçirmeyi düşünürler; herhangi bir yeteneği olan kimse ise ondan yararlanmayı düşünür.” Ünlü felsefecimize bu konuda katılmamak mümkün değil. Örneğin,  bir müzisyen keman çalmayı  seviyorsa, hele bir de beste  yapmak gibi kaygısı varsa, yalnızlık ona bulunmaz nimet  olur.

Baudelaire, bilge bir kimseden şöyle söz eder: “Yalnızlığını kalabalıkla dolduran, kalabalık içinde yalnız olmasını bilendir.” Halil Cibran ‘da Yalnız bir bilge için “O sessiz bir görünüm altındadır ama bu görünüm altında pazar yeri şenliği vardır” der.  Biri Fransız, diğeri  Lübnanlı,  iki şairin aynı noktada birleşmeleri; entelektüel yalnızlığın keyifli ve üretici olma noktasında evrensel olduğunu gösterir. Aslında insana dair olan her şey evrenseldir ya, neyse.

YALNIZLIĞI OLUMSUZLAYAN GÖRÜŞLER

Büyük şair Fuzuli, bakın ne diyor güzel mısralarında,

“Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge

Ne açar kimse kapım badı- sabadan gayrı.”

Türkçesi: Kimse bana yanmaz kendi özümden gayrı.

Kapıyı açsam gelen sabah rüzgârıdır.

Tercih edilmeyen zorunlu bir yalnızlıktır Fuzuli’nin bahsettiği. Zaman zaman hepimizin içine düştüğü yalnızlık girdabı.

Çoğumuzun bildiği ironik bir dizesi vardır: Özdemir Asaf‘ın “ yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz.”

İnsanin en büyük korkusudur tek başına kalmak. İnsan kendini kimsesiz hissetmemek için türlü uğraşlar verir. Hatta denir ki, ölümden korkmamızın nedeni yalnız ölmemizdir. Bakmayın siz yalnızlığı kutsayanlara, yalnızlıktan korkmayan tek bir insan dahi yoktur. 

Sevgili okur; yalnızlığı olumsuzlayan görüşlere değişik açılardan bakmaya devam edeceğim için, sözümü şimdilik kısa kesiyorum.

PSİKOLOGLARIN GÖZÜYLE YALNIZLIK

Bir bebek doğar doğmaz annesinden gerekli şefkat ve sevecenliği bulamazsa, yaşadığı sürece bu eksikliği yaşayacağı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Psikologlar; her insanın  ruh sağlığını koruması  için, diğer insanlarla dengeli bir  iletişim kurması gerektiğini söylerler. Kişi psikolojik olarak rahatsızsa, doktor tedavi reçetesine, hastanın yalnız bırakılmaması notunu düşer.

YALNIZLIĞIN ÇEŞİTLERİ

Yalnızlığın sayısız çeşitleri vardır; yer darlığından (oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş. Bu sözümü onunla karıştırma değerli okur (!)) burada bir kaç tanesini ancak sayabileceğim.

En çok rastlanan yalnızlık, aynı çatı altında yaşayan ama birbirlerine kıtalar kadar uzak olanların yalnızlığıdır.

Yaşlı insanların yalnızlığının sebebi; uzun yaşayan bir kimsenin, yaşıtlarının ömürlerini tamamlayarak öbür dünyaya göç etmesidir.

Mültecilerin kimsesizliği, yaşadıkları yerden atılma korkusuyla, yoksulluğun kol kola yürüdüğü travma halleridir.

Gece nöbet tutan bir görevlinin, uzun yollarda saatlerce direksiyon sallayan kamyon şoförünün mesaisi, ekmek parası uğruna çektikleri yorgun bir yalnızlık çilesidir.

Yalnızlığın muzdaripliği bilindiğinden olsa gerek,  bu vaziyet yargılamada hükümlü üzerinde infaz yöntemi olarak uygulanmıştır. Tek hücreli hapishanelerde mahkûm, uzun yıllar yalnızlığa mahkûm edilmiştir. Bu cezalandırma işlemi, güya modernleştirilerek F tipi cezaevine dönüştürülmüş. Mahkûmun insanı refleksleri, kendine saygısı, toplumsal bilinci, hatta akıl sağlığı yok edilmek istenmiştir.

Herhalde anlattığım yalnızlık  manzaralarında, F tipi yalnızlık kadar acı veren vaka  olamaz diye düşünüyorum.

Yaşamını servet peşinde koşarak geçiren  kişilerin yalnızlığı vardır ki, kendileri  yaratmıştır, büyük ıssızlıklarını. Hiç de saygı duymam böylelerine.

Bilge ve aydın kişilerin yalnızlığı vardır, saygı duyulası. Bu kişiler düşünce yalnızlığı yaşarlar daha çok. Gelecekte yığınların başına gelecek felaketlerin farkındadırlar ve kötü gidişata engel olmak isterler. Ama güçleri yetmez. Aydın olmanın, bir şey yapamamanın çaresizliğidir  büyük sıkıntıları. Bir de üstüne hapislik ve yoksulluk belası.

Kitap okuma alışkanlığı olanın yalnızlığı, müthiş mutluluk verir sahibine. Ekmek istemez, aş istemez, negatif düşünmezler, kendi hallerinde bir köşede, gözleri merakla kitap içindeki  dizili harflerdedir.

Bir de  halkların yalnızlığı vardır! Var olan ama yok sayılan bir halkın. Diliyle, kültürüyle, ismiyle, cismiyle.  Yanı başımızda,  içimizde,  bir nefes kadar yakınımızda. Dertleriyle ilgilenmediğimiz, ana dilinde konuşma hakkı vermediğimiz, türküleri susturulmuş, insanları katledilmiş. Empati kurabiliyor muyuz acaba onların yalnızlığına, yoksa tu kaka mı diyoruz ?! Ne bilge olmak gerekir bu toplumun yalnızlığına yoldaş olmaya, ne de iyi bir insan. İnsan olmak gerekir, sadece insan.

KAPİTALİZMİN YARATTIĞI YALNIZLIK

Toplumları bölüp parçalayarak yönetme eğiliminde olan sistem, doğası gereği, tek tipleştirmeye çalışır insanları. Farklılıkları hor görür. Toplum üzerine dindar- laik, Kürt-Türk diye ayrımcılık tohumunu ekerken, kişileri birbirine yabancılaştıracağı umurunda olmaz.

En şirin haliyle enjekte edilen bencillik; “anı yaşamanın” sosuyla  kutsanır. Sosyal medya paylaşımlarıyla “seni  üzenden uzak dur” nasihati sürekli tekrarlanır. Sen harca yeter ki! Biz kapına kadar getiririz lütfuyla tüketim son derece cazip hale getirilir. Bütün bunlar olurken,  insan bir kere, bir kere daha yabancılaşır.

Bitmez bu kara sistemin yarattığı kara yazgı. Devam edeyim öyleyse. 

Dostunuzla hasbihal etmek için dışarda bir yemek yemek istersiniz. Fakat heyhat! Kredi kartı, ev kirası izin vermez sizin muhabbetinize. İşsiz bir gençseniz kahvede çay içecek paranız bile yoktur. Velev ki paranız var, arabanızla bir arkadaşınıza gitmek istediniz. Bu sefer, uzun çalışma saatleri, trafik kuyrukları engeldir şöyle bir tatlı sohbete.

Kısadan geçeyim beton binalarda, tek odalı dairelerde, daracık yaşamlarda, çöle döner gönüller, kurur gider. 

İyi bir eş bulamayan kadınlar ve erkekler, arkadaş gruplarında gidermeye çalışır yalnızlıklarını.

Çocuklar kreşte, gençler dershanede yalnızdır.

Bir düğmeyle sıcak suyunuz akar, bir tuşla yemeğiniz kapınıza gelir. Kargo ne isterseniz paket  içinde evinize getirir. Ancak sunulan en büyük hediye, yalnızlık paketidir. Velhasılı kelam; sistem üretir böbrek taşı gibi yalnızlığın iflah olmaz türlerini. Doğayı yaşatmak, insanı zenginleştirmek umurunda mı kapitalizmin ? O tek bir şeye bakar: Ürününü satmaya ve mabet gibi taptığı paraya!

Yalnızlıktan bunalan insanlar bütün zorluklara rağmen sosyalleşmenin yollarını ararlar. Örgütlenirler. Sadece kimsesizliklerini  gidermek için değil, daha güzel bir dünya için.

Köylerden büyük kente gelenler sosyo-kültürel varlıklarını sürdürebilmek için bolca köy dernekleri kurarlar.

HAYVANLARDA SOSYALLEŞME

İnsanların birbirine ihtiyacı var da hayvanların yok mu? Hayvanların dayanışma ve yardımlaşması insanoğluna/kızına şapka çıkartacak boyuttadır. Sadece bir örnek bile çok çarpıcı bir olaydır. Yazar Engin Geçtan, hayvanlara ilişkin şöyle bir olay anlatır.**

 “ Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.” Kirpi dikenlerine rağmen birbirine sokulmanın yolunu buluyorsa, insancıklar haydi haydi bir araya gelmenin yolunu bulacaktır, değil mi güzel okurlar…

PANDEMİ YALNIZLIĞI 

Yalnızlık bireyseldir, genelde böyle kabul edilir. Ama gün olur öyle vakalar meydana gelir ki, topyekûn bir toplum yalnızlığa itilir. 2020 yılının Mart ayından beri ülkemizde yaşadığımız salgın hastalık çok acı çektirdi insanlara. Hastalıktan ölenler, işsiz kalanlar ise tuzu biberi oldu çekilen çilenin.

Pandeminin yaşattıkları;  Bir yandan yalnızlık, bir yandan tutsaklık, bir yandan yoksulluk,  bir yandan korku. Seç beğen al, hangisini istersen. Tabii ki beğenilmez alınmaz  hiç biri. Yaşadığımız topraklarda yalnızlığın, tutsaklığın,  yoksulluğun, korkunun, en ağırı yüklendi halkımızın sırtına. Doğrul doğrulabilirsen bu yükün altında. Ne diyeyim efendim.  Aşılar gelsin hastalık son bulsun artık. 

Dostlarınız bol, yalnızlığınız istediğinizce olsun. Sağlıcakla kalın derken, Yazımı İranlı şair Füruğ Ferruzad’ın güzel bir şiiriyle noktalayayım. 

Camın arkasında kar yağıyor
Camın arkasında kar yağıyor
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
(…)
Bir fidan gibi titriyor gövdem
Yalnızlığın soğuğundan.
Süzülüyor kalbimin karanlığına
Yalnızlığın korkunçluğu

------------------------------------
* Arthur Schopenhauer, Yaşam  bilgeliği üzerine Aforizmalar, T. İş Bankası, çeviri; Mustafa Tüzel

** Engin Geçtan, İnsan Olmak, Metis Yayınevi.



Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Tanrıça Demeter ve Akbelen
    ''Doymak bilmeyen, en sonunda kendi etini yiyerek geberen Kral Ersiton şimdi Muğla Akbelen’de geziniyor. Zalimliğinden bir gram bile kaybetmeden. Akbelen halkı ormanını korumak için direniyor. Limak firması eli silahlı askerleri,…
  2. Örgütlü Mücadelenin Gücü
    ''Daha önce emekli olabilecekler için prim sayısı 5000 gündü.  Kanun taslağı böyle hazırlanmıştı. Ancak 6 Şubattaki büyük Güneydoğu depreminin sonrasında hükümet gün sayısını birden 5975 güne çıkarttı.'' Vatandaşın emeklilik geliri…
  3. Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
    İnsanlığın ilk eylemidir yürüyüş.  Dört ayak üstünde ilerleyen Homo erectusun,  ayağa kalkarak yürümesiyle başlar uygarlık yolculuğu. Antropolog Marvin Harris’in dediği gibi “ilkin ayak vardı”. Büyük göçün,  günümüzden iki milyon yıl…
  4. Deprem!
    Deprem!
    19 Şubat 2023
    Cellat kürsüde ikiyüzlüce konuşurken, müjde verircesine imar affı diye naralar atılırken, aslında sunulan halkın toplu cenaze namazı davetiyesiydi. İnsanlığının doğa olayları içinde en baş edemediği bir felakettir deprem. İlk çağlarda,…
  5. Serol Teber
    Serol Teber
    25 Ocak 2023
    ''Yeniçağ insanı sorunları kozmik güçlerin yardımıyla çözebileceğine inanıyor, rüya yorumları, fal baktırma, ruh çağırmayla ilgileniyor, bitkisel beslenmeye çalışıyor, arınma dansları yapıyor. Siyasete karşı ilgisiz. Yeşillikler içinde küçücük evinde sakin doğayla…
  6. Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
    Bugün İran’da Mahsa Amani’nin öldürülmesi birkaç vicdansız polisin işi değildir. Kanunlar, töreler, gelenekler, dikta rejimi ve ataerkil sistem işbirliği etmiştir. Tıpkı Medusa söylencesindeki gibi. Ama ne mutlu ki Mahsa Amani’nin…
  7. Spartaküs ve Zenci İSyanı
    ‘’Tanrı herkesi hür yarattı, doğa kimseyi köle yapmamıştır.’’ (Alkidamas) Köle ayaklanması denilince ilk akla gelen şüphesiz Spartaküs’tür. Roma dönemine ait olan bu köle isyanını herkes bilir de İslamiyet dönemine ait…
  8. Rıza Şehri
    Rıza Şehri
    29 Nisan 2022
    ''Rıza Şehri’nde ortak paylaşım vardır. Kimse ihtiyacından fazlasını almaz. Zengin fakir ayrımı yoktur. Kapılar kilitlenmez, para kullanılmaz. Paranın yerine değiş tokuş esastır. Birlikte üretilir, birlikte tüketilir.'' Her yerde ve hep…
  9. Baharın Mitosları
    Baharın Mitosları
    28 Mart 2022
    Dünyanın birçok ülkesinde her yıl Newroz bayramı kutlanır. Bizim ülkemizde özellikle doğu illerinde baharın gelişini karşılamak için şenlikler, ritüeller yapılır. Newroz bahar bayramı olmakla beraber politik bir anlamda taşır. Nasıl taşımasın…
  10. cam tavan etkisi
    cam tavan etkisi
    3 Mart 2022
    “Cam ifadesi, engellerin açıkça görülemeyen ve aşılamayan niteliğini vurgulamaktadır. Cam tavan, görülmeyen azınlıkları ve kadınları, yetenekleri ve başarılarını göz önüne almadan şirketin üst basamaklarına çıkmaktan alıkoyan kırılmaz engel“ olarak tanımlanır.**…
  11. Mitoloji öğretiyor
    Mitoloji öğretiyor
    23 Şubat 2022
    Binlerce yıl öncesinden beri var olagelen, masallar, söylenceler, mitler bugün hala fırından yeni çıkmış sıcak ekmek tazeliğinde konuşuluyorsa  bir hikmeti vardır  bunun. Mitler yalnızca konuşuluyor mu..? Elbette hayır!  Yazılıyor çiziliyor,…
  12. Yunus Emre
    Yunus Emre
    31 Ekim 2021
    Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021 yılını Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran yılı ilan etti. Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı, Hacı Bektaş Veli’nin vefatının…
  13. Halide Edip Adıvar
    Halide Edip Adıvar
    8 Ağustos 2021
    “Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp parlak bir sabah yaratacağız. Yalnız ışık geldiği vakit gözümüzü güneşe karanlığı gören baykuşlar gibi…
  14. Özgürlük (2)
    Özgürlük (2)
    17 Temmuz 2021
    Her sistem kendi insanını yaratır. Tüm kurumların örtük faaliyetleriyle, bireyin toplumsal mekanizmaya uygun davranış göstermesi sağlanır. Televizyon, basın, eğitim kurumları, kişinin  başka bir dünya mümkündür şeklinde  düşünmesini istemez. Hem üst…
  15. Özgürlük -1
    Özgürlük -1
    29 Haziran 2021
    “Özgürlük nedir” diye yoldan geçen herhangi bir kimseye sorsanız, muhtemelen şöyle söyleyecektir: “İstediğim zaman istediğim yere gidebilmek.” Kimilerince bu kadar kolay, bu kadar basit algılanır özgürlük. Oysa bu sözcük için insanlık çok mücadele vermiş, çok kan dökülmüştür.   ÖZGÜRLÜK    (1)…
  16. Zabel Yeseyan
    Zabel Yeseyan
    3 Haziran 2021
    1915 yılına gelindiğinde, Ermeniler için büyük kıyım başlamıştır. Osmanlı hükümetince tutuklu listesine alınan 214 Ermeni aydın içinde, tek kadın olarak Zabel Yesayan vardır. Genç yazar, bunun üzerine İstanbul’da bir hastanede…
  17. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
    Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde ilk kez Rum Kadınları, Kypseli isimli kadın dergisi çıkarır. Editörü Efrosini Samarcidis‘dir. 1845 yılında İstanbul’da Rumca yayınlanan  Kypseli dergisi, 34 sayı çıkartılır.   “Şurasını iyi bilmek gerekir ki, ne…
  18. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
    ''Bu arada ilginç bir şey olur; Çarşaf yasaklanır. Evet, yanlış duymadınız, kadınların çarşaf giymesi men edilir. Tarih 2 Nisan 1892’dir. Sanmayın ki kadınlara özgürlüktür sebebi. Padişah Abdülhamit, siyasi nedenlerle güvenlik…
  19. Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
    Ahilerin helâl para kazanması gerekir. Bu hem vaciptir, hem sünnettir. Her kimin ki, meslek ve sanatı yoksa ona fütüvvet değmez. Ahinin 18 dirhem gümüş sermayesi ve mutlaka bir işi olmalı,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…