Ecevit yaşasa AKP'ye oy verir miydi?

Rahmi Yıldırım

27 Nisan 2023
Ecevit yaşasa AKP'ye oy verir miydi?

Necmettin Erbakan Atatürk ve laiklik karşıtlığı söz konusu edildiğinde “Atatürk yaşasaydı Milli Görüşçü olurdu” diyerek üste çıkmaya çalışırdı. Bugün de DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş yaşasalar, Cumhur İttifakı’na oy verirlerdi” demiş.

Sağcı siyasetçilerin klasik demagojileridir; ne zaman mantıklı bir açıklama getiremeyecekleri duruma düşseler bu gibi absürt çarpıtmalara başvururlar. Sadece Türkiye’de değil Almanya’da da öyle. Almanya’da 2021 seçimleri öncesinde faşist AfD’nin adayları da Türklerin oyunu alabilmek için Atatürk resimli afiş yapıp “Atatürk de AfD’ye oy verirdi” diye yazmışlardı.

Önder Aksakal bir de eski solcuymuş, yani dönek. Öyle çok ki dönekler. İçlerinde Şahin Alpay, Çetin Altan gibi kaliteli olanları var. Önder Aksakal ciddiye almaya değmez. Deniz Gezmiş’i dönekliğine malzeme yapması da cevap vermeye değmez. Aşağıdaki yazı, “Bülent Ecevit yaşasa Cumhur İttifakı’na oy verir miydi?” sorusuna yanıt yerine geçsin.

***

KARAOĞLAN’DAN UZUN ADAM’A İŞÇİ HAKLARI

Bülent Ecevit, Türkiye’nin soldan aydınlandığı 1960’lı 70’li yıllarda, ezilenlerin, işçilerin ve köylülerin çıkarlarını seslendiren söylemiyle “halkçı lider” imajı edinmiş, Karaoğlan lakabıyla anılır olmuştu. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen”, “Toprak işleyenin su kullananın” derken, ezilenlerin susamışlığına tercüman oluyordu. Çelişkilere ve tutarsızlıklara karşın icraatı da “halkçı lider” imajını güçlendiriyordu. Sendikal haklar, Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in çabasıyla işçilerin dünyasına girmişti. On yılların devletçi bürokrat partisi CHP, Ecevit’in liderliğinde sola açılmıştı. Ecevit özel hayatında da sade bir yaşam sürüyor, adı yolsuzluklarla birlikte anılmıyordu.

Recep Tayyip Erdoğan da “fakir fukaranın, garip gurebanın, öksüz yetimin babası, işçilerin emekçilerin abisi” imajıyla biliniyor. Partisi AKP daha çok işçilerden köylülerden, kentlerin dar gelirli varoş sakinlerinden oy alageldi. Yani normalde sol partileri destekleyeceği umulan bir seçmen kitlesi. Araştırmalar AKP seçmenlerinin diğer partilerin seçmen kitlesine göre, özellikle CHP seçmenlerine göre daha düşük gelirli, eğitim düzeyi daha düşük, daha dindar, temel hak ve özgürlüklere daha az duyarlı olduğunu gösteriyor. Bu seçmen profilinin yol açtığı siyaset algısı da belli: CHP burjuva partisi, AKP dar gelirli ve emekçi partisi! Sosyalistler ise uzaydan gelmiş tuhaf kılıklı yaratıklar!

Bu algı içinde Recep Tayyip Erdoğan seçmenlerinin gözünde ezilenlerin lideri! İktidarının ilk yıllarında kendisinden Uzun Adam diye söz ediliyordu.

Uzun Adam, Necmettin Erbakan ile yolunu ayırdıktan sonra partisinin kuruluş toplantısını bir sendikanın genel merkez binasında yapmıştı. Partisini bir sendikanın genel merkezinde kuran liderin iktidara gelir gelmez, işçiler ve sendikalar lehine işler yapması beklenir değil mi? Peki, Başbakan olur olmaz Tayyip Erdoğan’ın TBMM’den geçirdiği ilk yasayı hatırlayan bir işçi veya sendikacı var mıdır? Herhalde yoktur. Naçizane hatırlatayım.

***

ECEVİT “İŞ GÜVENCESİ YASASI” ÇIKARDI, ERDOĞAN KUŞA ÇEVİRDİ

Karaoğlan Ecevit, son başbakanlığı döneminde çok günahlar işledi. Her bir icraatı, Meclis’ten geçirdiği her bir kanun, ‘halkçı’ Ecevit’in tabutuna çakılan birer çivi oldu. Her şeye karşın gider ayak, kendisini Karaoğlan yapanları anımsadı, İş Güvencesi Yasası’nı Meclis’ten geçirdi. Yasa, 10 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde işçinin haklı bir neden olmaksızın işten atılamayacağını öngörüyordu. Mesela patron sendikal faaliyet nedeniyle işten atamayacaktı. Atılan işçi mahkemeye başvurduğunda patron haklı bir nedenle işten attığını kanıtlayamazsa işçiyi yeniden işe almak ve tazminat ödemekle yükümlü olacaktı. 

Taslak olarak 2000 yılında yola çıkan yasanın işçiler için taşıdığı önem apaçıktı. Patronlar tasarıya karşı çok sert direniş göstermişlerdi. TÜSİAD ve MÜSİAD, aralarındaki pasta paylaşım kavgasını bırakmışlar, tasarıyı engellemek için kampanya yürütmüşlerdi. Patron örgütlerine göre tasarı vatana ihanet kabilinden felaket tasarısıydı. Medyada üslenmiş devşirmeler ve dönekler de tasarının piyasa gerçeklerine ne denli aykırı düştüğünü propaganda ediyorlardı. Tasarı 9 Ağustos 2002’nin ilk saatlerinde Meclis’ten geçerek yasalaştı. Patronlar, yasanın altı ay sonra, yani 15 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe girmesi şartıyla direnişten vazgeçtiler. Herhalde, o tarihe kadar kim öle kim kala hesabı yapmışlardı. Nitekim öyle oldu. Meclis bir daha toplanamadı; Kasım 2002 seçimlerinde AKP anayasayı değiştirmeye yeter çoğunlukla iktidara geldi. 

Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi önlendiği için AKP’nin ilk hükümeti Abdullah Gül başkanlığında kurulmuştu. Nihayet, Deniz Baykal’ın himmetiyle Tayyip Erdoğan 9 Mart 2003’te Siirt milletvekili olarak Meclis’e girdi; 14 Mart’ta Başbakanlık koltuğuna oturdu.

O tarihlerde Türkiye’nin başında ABD’nin Irak’ı işgal belası da vardı. Ecevit hem bu işgale razı olmadığı hem de İş Güvencesi Yasası’nda ısrar ettiği için iktidardan düşürülmüştü. 

Bu şartlar altında iktidara gelen Erdoğan’ın savaştan bile öncelik verdiği konu, İş Güvencesi Yasası’nı budamak oldu. Güven oylamasını ve 20 Mart’ta başlayacak işgali bile beklemedi. “İş Güvencesi psikolojik rahatsızlık ve baskı yarattı. Kriz ve savaş ortamında işveren kesimi bundan çok rahatsız. Rahatlatıcı bir karar almamız lazım” diyerek, tek cümlelik bir kanunu 16 Mart’ta Meclis’ten geçirdi. Kanun, İş Güvencesi Yasası’nın yürürlüğünü 30 Haziran 2003 tarihine erteliyordu. Patronlar sevinçliydi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, sevincini “AKP bizi çok mutlu etti” sözleriyle dile getirdi. 

Ne ki Çankaya Köşkü’nde farklı bir Cumhurbaşkanı vardı. Ahmet Necdet Sezer, “sosyal hukuk devleti” ilkesiyle bağdaşmadığı, “işsizliği önleyici ve ulusal gelirin adaletli biçimde dağıtımını sağlayıcı önlemler almanın sosyal hukuk devletinin görevleri arasında olduğu” gerekçesiyle erteleme yasasını geri gönderdi. 

Ancak “garip gureba, işçi köylü hamisi” Erdoğan pes etmedi; İş Güvencesi’ni 10 Haziran 2003’te yürürlüğe soktuğu 4857 sayılı İş Kanunu’na dahil ederek içini boşalttı. Ecevit’in bıraktığı yasa 10 ve daha fazla işçinin çalıştığı işyerlerinde geçerliyken, Erdoğan’ın çıkardığı yasa 30 ve daha fazla işçinin çalıştığı işyerlerinde geçerli oldu. Böylece işçilerin yarısından fazlası iş güvencesi kapsamı dışına çıkartıldı. İşe iade durumunda ödenecek tazminat tutarı da azaltıldı. 

***

İşte böyle! Erdoğan’ın iktidarında İş Güvencesi’ni yitirmekle kalmadılar işçiler. AKP’nin 21 yıllık iktidarında özelleştirme adı altında sokağa atıldılar; sendikaları güçsüzleştirildi. TEKEL özelleştirilip işçiler sokağa bırakılırken Uzun Adam, işçileri çalışmadan aydan aya maaş almakla suçluyor, “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem!” diyordu. Tarihe geçen direnişlerinde TEKEL işçilerine sosyalist partiler, CHP’li belediyeler ve Sakarya Caddesi emekçileri yardım elini uzatmışlardı. 

Uzun Adam’ın iktidarı döneminde emekçilerin kazanılmış hakları sosyal güvenlik reformu adı altında kuşa çevrildi; ezilenler, emekçiler, AKP hükümetlerinin programlarında ancak sadaka bağlamında yer bulabildiler. Erdoğan, emperyalist patronlarla buluşmalarında “Grev tehdidi olan yere anında müdahale ediyoruz” diyerek, Türkiye’ye yatırım çağrısında bulundu. Buna karşın hâlâ işçilerden oy alabiliyor; “Biz işçinin, emekçinin aleyhine hiçbir adım atmadık” diyebiliyor.

Sözü uzatmayalım. Halkçı Ecevit’in katili Milliyetçi Ecevit oldu. İktidarının son deminde Karaoğlan olduğunu anımsadı; ama kendisini affettiremedi, 2002 seçiminde sadece yüzde 1,5 oy alabildi. Ecevit seçim sandığına gömülürken kimse kalmamıştı yanında yöresinde.

Peki, Karaoğlan’ın ihanetini affetmeyen dar gelirli, yoksul, emekçi, O’nun kadar temiz ve dürüst olmayan, temiz ve dürüst olmak bir yana kendisine dilenci muamelesi yapan Uzun Adam’ı nasıl oluyor da peygambermiş gibi sahiplenebiliyor?

Emekçiler Karaoğlan’ın da Uzun Adam’ın da kendilerini kurtarmadığını, kurtarmayacağını, kendilerini kurtaracak olanın sadece kendileri olduğunu ne zaman fark edecekler?

Karaoğlan yaşasa Uzun Adam’a oy verir miydi? Yanıt okuyucunun takdirine.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…