Şimdi Karar Verme Zamanı!

Çetin Ali Nergis

15 Aralık 2016
Şimdi Karar Verme Zamanı!

Hakkında hırsızlık iddiası olan, savaş kışkırtıcılığından dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanması istenen, halkı birbirine kırdırabilecek şekilde nefret dili kullanan ve sıklıkla yalan söylediği belgelenmiş birini bu halkın oylarıyla “başkan” seçtirecekler! 

Ne hayatlarımız, ne de ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği, bir muktedirin ihtiraslarına kurban edilecek kadar değersizdir.

“Ya başkanlık, ya kaos” diyerek, 7 Haziran seçimlerini geçersiz kılanların ne kastettiklerini hergün yeniden öğreniyoruz.               

O tarihten bu yana sadece ülkenin değişik yerlerinde patlayan bombalarda yaşamını yitirenlerin sayısı dörtyüz kişiye ulaştı. Artık az sayıda ölümle sonuçlanan haberlerin iç sayfalarda dar sütunlara düştüğünün, toplumun patlamaları, ölümleri kanıksar hale geldiğinin farkında mısınız?                              

Neredeyse hergün onlarca insanımız ölür oldu... Dağlarda ölü “ele geçirilen”ler, şehirlerde yakılanlar, dumandan boğulanlar, enkaz altında kalanlar, “kör kurşun”lara kurban edilenler ve patlayan bombalarla yaşamını yitirenler... hayalleriyle, anılarıyla ve onları binbir emekle büyütmüş anaların ve sevenlerinin gözyaşları ile toprağa düşen binlerce can..    

5 Haziran’da Diyarbakır’da patlayan bombadan bu yana sayıları binlerle ifade edilen ölümlerin sorumlusu kimdir? Başkanlık olmazsa alışmak zorunda olduğumuzu söyledikleri bu kaos dedikleri ortamın sorumlusu sanki bir başka iktidar ! Bilmeyen birisi de sanır ki, başkanlığın kabulü halinde bu yönetim değişecek.

Mart ayında Ankara’da 34 yurttaşın hayatını kaybettiği patlama sonrasında Abdülkadir Selvi, Yeni Şafak Gazetesinde, “Terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor” diye yazmıştı. Şiddetle reddettiğimiz, kabul edemeyeceğimiz birçok şey gibi ölümlere de alışmamız isteniyor. Ölenler nasılsa şehit oluyor ya !

Türkiye’de yeni bir rejim kuruluyor. Bu rejim kurulurken, kadın cinayetlerini töremizde var; iş cinayetlerini, bu işin fıtratında var; çocuk istismarını, münferit olaylardır, diyerek geçiştirmemiz ve bunlara da alışmamız isteniyor.

****

Faşizm, kendi cephesini güçlendirme yönünde önemli bir yol kat etmiş durumda. Ahlaka ve vicdana sığmayan her türlü uygulamayı meşru kılma gayretini sürdürüyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlattığı kendi darbesi ile  devlet yönetiminde her gün anayasayı ve yasaları ihlal eden, devlet yönetimindeki teamülleri yerle bir eden ve  milli irade sözünü diline pelesenk etmiş olan iktidar, meclisin üçüncü büyük partisini yasa dışı ve hain ilan etmiş durumda. HDP’den sonra sıranın CHP’ye gelmekte olduğu düşüncesi, bir süredir iddia olmaktan çıkarak, her gün yeni olaylarla yaygın bir kanaat haline gelmektedir. 15 Temmuz’dan sonra devlet, tümüyle tek bir kişinin, RTE’nin inisiyatifinde kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile Saray’dan idare edilir hale gelmiştir. Parlemento, artık sadece 15 Temmuz gecesi uğradığı saldırıda gördüğü hasarın, yabancı konuklara teşhir edildiği bir yer konumuna getirilmiştir.

Herkesin gördüğü ama birçok kişinin açıklıkla söylemekten kaçındığı gerçek şudur ki; cumhuriyet ve onun parlementosunun tasfiyesinde son noktaya gelinmiştir. Yapılanlar, yürürlükteki anayasa ve yasalara göre açıkça bir suçtur ve devlet yetkilerini eline geçirmiş bir azınlık, toplumun kalanını baskı, şiddet, satın alma, tehdit ve korkutma yoluyla teslim almaya çalışmaktadır.  Partili Cumhurbaşkanlığı adı altında MHP desteği ile parlamentoya getirilen teklifin referanduma sunulması ve kabulü halinde Türkiye Cumhuriyeti artık tek kişi eliyle yürütülen yeni bir devlet halini alacaktır. Hazırlanmış olan anayasa değişiklik paketinin gösterdiği budur.

Devlet düzeni bozulmuş, ordusundan emniyet güçlerine, istihbarat örgütlerine kadar içeriden ele geçirilmeye müsait, zafiyet içinde olan ve çeşitli istihbarat ve terör örgütlerinin rahatlıkla operasyonlar düzenleyebildiği bir ülkeden söz ediyoruz. Vergilerimizle var olan, uğrunda evlatlarımızı yitirdiğimiz yurdumuzdan. Beşiktaş'taki saldırıda evladını yitiren baba feryat ediyor “ hayır, şehit olsun istemiyorum!” Bunun anlamı; “senin başkanlığın için evlatlarımızı kaybetmek istemiyoruz” dan başka nedir ki?

Ve bu sonucun sorumluluğunu taşıyan on dört yıllık iktidarın baş sorumlusu, sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, şimdi her şeyin kendi ellerine teslim edilmesini istiyor. Ve üstelik her türlü yasama ve yargı denetiminden bağımsız olabileceği bir düzenleme ile.. Yani milletvekillerini kendi belirleyip halka “sözde” seçtirecek. Bakanları kendi seçecek. Yargıda tüm atama ve sicil işlemlerini yapan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun neredeyse tüm üyelerini doğrudan ve dolaylı olarak kendisi belirleyecek. Üniversite rektörlerinin seçimini KHK ile zaten kendi yetkisine almıştı.. Bu düzene bir de ad bulmuşlar; Türk tipi başkanlık sistemi.. yani bildiğimiz faşizm..

Böyle bir ülkede adaletten söz edilebilir mi? Adaletin olmadığı yerde özgürlükten, güvenlikten söz edilebilir mi?

Artık hiç kimse güvende değildir! 

5 Haziran’da HDP Diyarbakır mitinginde bomba patladığında belki, HDP’li değilim, bana birşey olmaz dedi kimimiz.. 10 Ekim’de Gar katliamını duyanlar, ben zaten mitinglere gitmem diyerek kendini güvende hissetmiş olabilir... kim bilir, Cizre, Sur yerle bir edilirken, oralar bana çok ırak, buraya kadar gelmez bu şiddet dedi bazıları..

Ama işte görüyoruz ki, ölüm artık her yerde..

Biz bu yola kefenle çıktık diyen, sürekli kana kan intikam çığlıkları atan, iktidarı ölümüne isteyen biriyle karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım.. Böylesi ihtiraslar ne kendine ne de bu millete hayır getirir..

Ne hayatlarımız, ne de ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği, bir muktedirin ihtiraslarına kurban edilecek kadar değersizdir.

Şimdi karar verme zamanı... Kısa bir süre sonra hakkında hırsızlık iddiası olan, savaş kışkırtıcılığından dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanması istenen, halkı birbirine kırdırabilecek şekilde nefret dili kullanan ve sıklıkla yalan söylediği belgelenmiş birini bu halkın oylarıyla “başkan” seçtirecekler! 

Tüm farklılıklarımızı yok sayarak, tek millet, tek din ve mezhep esasına dayalı bir diktatörlüğün kurulmasına seyirci mi kalacağız? Yoksa, farklılıklarımıza saygı gösterecek ve barış içinde bir arada yaşamı savunan, laik ve demokratik yeni bir cumhuriyetin kuruluşu için mücadele mi edeceğiz?.

Unutmayalım ki, zamanımız çok fazla değil.. Ve şimdi bu gidişi durduramazsak, yıllar sonra ödememiz gereken bedel, bugünkünden çok daha fazla olacaktır.

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Militarizm eleştirisi içermeyen bir demokrasi mücadelesi olur mu?
    Toplumun en geniş kesimlerinin, yani emekçilerin hak ve özgürlüklere sahip olduğu bir demokrasi arzuluyorsak, militarizmi eleştirmek, onunla hesaplaşmak zorundayız. Darbelerle bile hesaplaşamamış bir ülkede sistemin temeline yönelik bir eleştiri ve…
  2. Bir Seçime Yaklaşırken, İki Dernek, İki Farklı Tutum
    ...yakın geleceğimizde kaçınılmaz biçimde toplumun yapacağı seçimdeki iki seçeneğe de denk düşüyor. Hakça paylaşımı, barışı, özgür ve eşit biçimde birlikte yaşamı savunan, şiddetten ve savaşlardan arınmış bir dünya ütopyasını büyütenlerin dünyasından…
  3. Demokrasi Konferansı;  Yeniden Kuruluş İçin Halkçı Bir Seçenek Öneriyor
    Demokrasi Konferansı’nda da dile getirilmiş ve yıllardır mücadele alanlarında büyütülmüş özlemlerin Türkiye’sini inşa edecek bir Demokrasi Hareketi için çalışmak bugünün devrimci görevidir. 24 Haziran günü İstanbul’da toplanan Demokrasi Konferansı’nda Demokratik…
  4. Gerici Kuşatma Karşısında Sanatın ve Sanatçının Sorumluluğu
    Tiyatro, ortaçağ Avrupa’sında uzun bir süre feodal devletlerin iktidarının en büyük gücü, kilisenin kontrolünde varlığını sürdürebilmişti. Bugün de insanları yurttaşlık bilincinden uzaklaştırıp, ümmet haline getirmeye ve ortaçağ karanlığına geri götürmeye…
  5. Shakespeare'in Kralları'ndan Bugüne...
    Tiyatronun anlattıkları hayatın kendisidir. Shakespeare’den izlediklerimiz zaman ve mekan kavramını aşan, her devrin çağdaşı, evrensel bir gerçekliğin hikayesidir. Zorbalığın iktidarı biçim değiştirse de her dönemde aynı yol ve yöntemlerle karşımıza…
  6. Kim Bu ADAM'lar ?
    Kim Bu ADAM'lar ?
    8 Eylül 2020
    12 Eylül 1980 Darbesinin 40ncı yılında Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği, Ayrımcılığa İtiraz Ediyoruz, Darbelerle Ayrımsız Hesaplaşılmalıdır başlığı ile bir kampanya başlatıyor. ADAM-DER, yani Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği. 12…
  7. Saray Rejimi, Salgın Felaketini Büyütüyor
    Corona Salgını bir kez daha gösterdi ki; Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimindeki Türkiye, bir felakete doğru sürükleniyor. Tek adam yönetimi, ülkede kutuplaşmanın, hukuksuzluğun ve zaten bir sistem sorunu olarak var olan,…
  8. AKP Yönetiminde; Sosyal Devletten, Köleci Devlete
    Havalimanı inşaat işçileri, en doğal, yaşamsal hakları için “köle değiliz” diyerek isyan ettiler. Ne var ki, iktidarda devleti ortaçağın sultanlığı haline getirmek isteyen, milleti tebaası, çalışanları da köle gören bir…
  9. Şimdi, yeniden 'Bu Daha Başlangıç..' demenin zamanıdır.
    Önümüzdeki günler, gerçek bir demokrasiden yana olanlarla eski ya da yeni biçimiyle diktatörlü?ün devam?ndan yana olanlar aras?ndaki mücadeleye sahne olacak. Seçime art?k saatler kald?. Türkiye yeni geli?melere gebe. Seçimlerin sonuçlar?…
  10. Umut içimizde saklı
    Umut içimizde saklı
    2 Ocak 2018
    Umutsuz yaşamak mümkün mü ? En zor anlarda bile insanın direncini diri tutan, onu ayağa kaldıran, daha iyiye daha güzele olana ulaşma arzusu ve umudu değil mi?   Politeze yazı yazmayalı…
  11.  Hayır'ı Örgütlemek
    RTE nin başkanlığının reddi ya da kabulü sonrasında demokrasi güçlerinin programı nedir? Türkiye’yi içine düştüğü bu kaostan ve yıkıcı iç savaş tehdidinden nasıl çıkaracağız? Mevcut rejimin yerine dinci faşist bir diktatörlüğün kurulmasına…
  12. Gülay'ın ardından..
    Gülay'ın ardından..
    27 Kasım 2015
    Yazmak istediği kitaplardan birincisi, ODTÜ’lü yıllardan başlayarak, THKO ’nun kuruluşu ve Denizlerin idamına uzanan yıllardı. 1968’leri birçok kişinin yazdığını, ancak bir kadın olarak kendisinin de ayrıca aktarmak isteğinde olduğu deneyim…
  13. Haziran Seçimleri; Türkiye Solu'nun imtihanı
    Seçimler yaklaşırken Türkiye solunda ve özellikle BHH içinde sürdürülen tartışma, solun seçimlere etkisinin yanı sıra, kendi geleceği açısından da önem taşıyor. Seçim sandığında kurulacak bir ittifak, Tayyib'in değil, halkın Yeni Türkiye'sini…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…